Kürtler, statü ve bölge
Başdanışman olduğunu dikkate alacak olursak açılım süreci hakkında Beştepe, Cumhurbaşkanı, yani AK Parti adına en çok konuşan isim Mehmet Uçum. Son günlerde sık söyleşi veriyor, iktidarın ana politikasının ayrıntılarını tanımlıyor.
Bunu talep edildiği için mi, gerekli gördüğü için mi, izin alarak mı yapıyor bilinmez. Ancak açıklamaları Bahçeli ve Erdoğan söyledikleriyle bire bir örtüşüyor.
Uçum, belli ki, iktidarın, Erdoğan’ın fikirlerini kendince sistemleştiren döken isim Fikri-siyasi metin yazarı.
Bahçeli son grup toplantısında, “DEM, ya Türkiye partisi olacak ya da tükenmekten ve derdest edilmekten başka seçeneği kalmayacaktır…” diyordu.
Bu fikir yeni olmamakla birlikte, öncekilerden daha açık, tehditkar ve dikkat çekiciydi.
Özellikle tehdit boyutu, Uçum’un 1,5 ay önceki sözlerini hatırlatıyordu.
Bahçeli’nin Ekim başındaki çıkışıyla başlayan tartışmalara, Uçum 15-20 gün sonra şu mesajla müdahil olmuştu. “Yumuşama, normalleşme, tokalaşma hangi tutum ve dil referans verilirse verilsin Türkiye’de ne önceki uygulamaya benzer ne de yeni versiyonla bir çözüm süreci olmaz, olamaz (…) 15 Temmuz’dan sonra uygulanan güçlü ve etkili siyasi ve askeri stratejiler (in) yumuşatılması veya bunlardan vazgeçilmesi söz konusu olmaz. Terör Türkiye içinde neredeyse tamamen tasfiye edildi. Sınır ötesi güvenlik bölgeleriyle birlikte ise tümden tasfiye edilecek bir sürece girildi. Kimse bu sürece engel olamaz (…) Türkiye partisi olun çağrısı ise şöyle tercüme edilebilir: (…) TBMM’de DEM üzerinden etkili kılınan terör vesayetini hem DEM üzerinden hem de TBMM’den tasfiye etmektir. Eğer DEM kendisine sunulan terör vesayetinden kurtulma imkanını sosyal ve siyasi açıdan değerlendirmezse veya bu imkanı kötüye kullanırsa o zaman TBMM’de DEM üzerinden yürütülen terör vesayeti hukuk yoluyla tasfiye edilir. Bu da kaçınılmaz bir gerçektir…”
O günlerde hakim düşüncenin aksine, Uçum ve Bahçeli’nin açıklamalarının, hatta (havuca ve sopa olarak) kayyım hamlesinin çelişki içermediğini düşünmüş ve bu köşede yazmıştım. Bugün bu durum ana hatlarıyla kanıtlanmış durumda. Erdoğan-Bahçeli arasında bir fikir birliği bulunuyor ve ortada bir devlet inisiyatif var. Bir inisiyatifin başlangıç noktası diyelim…
Gazeteler, DEM Parti’den bir heyetin İmralı’ya gitmesine izin verileceğini yazıyordu. Bu, gerçekleşirse işin ikinci aşaması, belki de zor aşaması başlamış olacak.
Öcalan, DEM’lilere ne söyleyecek? Dahası Öcalan şu anda devlete ne söylüyor? Koşulsuz, pazarlıksız silah bırakmayı kabul edecek mi? Ederse bunu örgütüne kabul ettirebilecek mi?
Bu noktada daha ilk aşamada iki uç karşı karşıya geliyor ve gelecek gibi görünüyor.
Cansu Çamlıbel son haftalarda iki can alıcı söyleşi yaptı: İlki Ayla Ata, ikincisi Mehmet Uçum’la …
Ayla Ata, Kürt hareketinde hakim eğilimin görüşlerini, sınırlarını açık ve sistematik biçimde dile getiriyordu. Söyleşisinde iki önemli husus şunlardı:
1. Bugün artık Kürt meselesi ve Kürt sorununda esas olan Türkiye’de ve Rojava’da Kürtlerin “statü”sü meselesidir. Çözüm süreci bunu içerirse anlam taşır.
2. Kürt hareketi, Kürtler Ortadoğu gelişmeleri pozitif görmekte ve dış dinamiklerin arzuları istikametinde sonuç vereceğini düşünmekte ve beklemektedir.
Uçum’un röportajında ise aynı konularda şunlar söyleniyordu:
1.Statü hakkı demek, yetki devri ve bağımsız Kürdistan talep etmek demektir. Bunun kabul edilmesi mümkün değildir.
2. Başta ABD olmak üzere emperyalist güçler bölgede uydu devletler oluşturmak istiyorlar. Türkiye’nin Kürtleri açısından da böyle bir devlet vaadi üzerinden konuyu ele alıyorlar. Şimdi devlet diyor ki; (DEM) “gücünüzün farkına varın. Terör vesayetini ortadan kaldırın. Biz de size destek oluruz. Ayrıca statü aldatmacası içerisine düşmeyin.”
Bu zıt fikirlerin ve taleplerin karşılaşmasında ortak bir nokta bulmak, ancak Öcalan’ın risk almasıyla ve bölgesel dinamikler, pazarlıklar üzerinden mümkün görünüyor.
Halep meselesini, Batı Suriye’de sarsılan dengeleri, Türkiye’nin bunlar içindeki yerini, örneğin YPG’nin Kuzey Batı’dan püskürtülmesini, Esad’ın sıkıştırılmasını, bir ön pazarlık hamlesi olarak devlet inisiyatifinin parçası olarak görmek gerekir.